depthofmirrors.rforum.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Müzik Felsefe ve Sanat Platformu
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Sinemada Akımlar

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ARCANA

ARCANA


Kadın Mesaj Sayısı : 139
Kayıt tarihi : 23/07/08

Sinemada Akımlar Empty
MesajKonu: Sinemada Akımlar   Sinemada Akımlar I_icon_minitimeC.tesi Haz. 20, 2009 12:52 pm

Sinema denilen büyülü perde oyunları LUMİERE kardeşlerin yaptığı SİNAMASKOP denilen aletle birlikte doğmuş ve dünyada meydana gelen her yeni akımla birlikte yeni bir boyut kazanmıştır.

Akım sözcük olarak;"Sanatta, siyasette, düşünce hayatında ortaya çıkan görüş, yöntem, hareket, cerayan"anlamına gelmektedir. Bu konuda ALİM ŞERİF ONARAN ise "Resim, edebiyat, müzik, tiyatro, gibi öteki sanatlar nasıl yüzyıllar boyu çağın, siyasal, iktisadi, sosyal dolayısıyla kültürel etkilenmelerinden doğan akımlar ve ekollere bağlı bulunmuşsa; sinema da aynı nedenlerle, çağdaş bir sanat olmasına karşın, çeşitli akım ve ekollere bağlı kalmıştır." Der. ONARAN "Sinemaya Giriş" adlı yapıtında sinemanın maruz kaldığı akımları yedi grupta katagorize eder.


DOGMA AKIMI


Lügat ve Ansiklopedilerde; tartışmadan, eleştirmeden doğruluğu kabul edilen; olduğu gibi kabul edilen görüş; olduğu gibi kabul edilen söz veya düşünce anlamına gelen Yunanca kelime.



Dogma Akımı Nedir ?
Sinema ilk yıllarda renksiz ve sessiz olarak karşımıza çıktı. Kısa zamanda seyirciye kendini sevdirdi. Daha sonra renk ve ses unsuru da eklenince seyircisi arttı. İlk yıllarda Avrupa ve Avrupalı yönetmenleri barındıran Amerika etkisinde kaldı. Avrupa'dan yeni dünyaya gelen yönetmenler sinemanın yeni akımlarını da oluşturdular. Daha sonraki yıllarda sinemanın klasik filmleri ortaya çıktı. Bu filmler sinemanın tanımına uyuyordu.

Daha sonra teknolojinin ilerlemesi ve bilgisayarın sinemaya girmesiyle yapay efektler oluşturulmaya başlandı. Bilgisayar kullanımı bazı çekilmesi zor planları veya hatalı çekilen planları düzenlemek için kullanılıyordu. Fakat daha sonraları yönetmenin hayal dünyasına göre sinemanın şekillenmesine neden oldu. Masum bir cromakey bile çok değişik amaçlarla kullanılmaya başlandı.

İşte bu noktada bazı yönetmenler artık sinemanın gerçekten uzaklaştığına, seyirciyi de gerçekten uzaklaştırdığına dikkat çekmek için Dogma Akımını başlattı. Sinemanın efektler, müzikler, dekorlar, yapma ışıklar ve gerekli gereksiz kamera hareketlerinden yapaylaştırıldığını, sentetik ve duygusuz hale getirildiğini ileri sürerek müziksiz, efektsiz, elde sallanan titrek kameralarla çekim yapılan filmler çıktı dogma akımından. Bir fikir barındırıyordu ve ifadeyi farklı ve daha sahici olma iddiasındaki bir perspektiften vermeye çalışıyordu.
Dogma Akımını oluşturan ve destekleyen yönetmenler de Avrupa'dan çıktı. Daha sonra bu akım kabul gören yönetmenler tarafından uygulandı.

Dogme95 Manifestosu
13 Mart 1995'te Thomas Vinterberg, Kristian Levring, Soren Kragh Jacobsen ile birlikte Lars Von Trier Dogma 95 Manifestosuna imza atarak Manifestoyu oluşturdu.

Dogme95 Manifestosu : Sadelik Yemini:
1. Çekimler stüdyo dışında yapılmalı (Hikaye özel bir sahne donanımı gerektiriyorsa, stüdyo dışında uygun bir mekan seçilmeli).
2. Ses, kesinlikle görüntülerden ayrı olarak üretilmemeli ya da tersi (Sahne içinde üretiliyor olmadığı sürece müzik kullanılmamalı).
3. Kamera, el kamerası olmalı. El kamerasıyla elde edilecek hareketlilik ya da hareketsizlikler serbesttir (Film, kameranın durduğu yerde çekilmemeli, kamera filmin olduğu yerde olmalı).
4. Film, renkli olmalı. Özel ışıklandırma kullanılamaz (Çekilecek sahnede filmin pozlandırması için çok az ışık varsa, sahne kesilmeli ya da tek bir lamba kullanılmalı).
5. Optik numaralar ve filtreler yasaktır.
6. Film, gelişigüzel aksiyon içermemeli (Öldürme, silahlar, vb. bulunmamalı).
7. Zamansal ve coğrafi yabancılaştırmalar yasaktır (Film, şimdi ve burada geçmelidir).
8. Tür filmleri kabul edilemez.
9. Film formatı 35 mm olmalı.
10. Yönetmen, jenerikte belirtilmemeli.




KİNOGLAZ EĞİTİM PROGRAMI MANİFESTOSU
1. Drama halkın afyonudur.
2. Kahrolsun beyaz perdenin ölümsüz kralları ve kraliçeleri. Yaşasın sıradan, günlük işlerin başındaki ölümlü insanlar !
3. Kahrolsun burjuva senaryoları !
4. Drama kapitalistlerin elinde ölümcül bir silahtır. Biz bu silahla devrimci günlük yaşamımızı sergileyerek silahı düşmanımızın elinden alacağız!
5. Modern drama da eski dünyanın bir artığı, devrimci gerçeğimizi eski şekillere sokma çabasıdır.
6. Kahrolsun günlük yaşamımızın tiyatroda sahnelenmesi. Bizi olduğumuz yerde yakalayıp çekin!
7. Senaryo üzerinde uydurulmuş bir masaldır. Biz kendi yaşamımızı yaşarken üzerimize biçilen görüntülere boyun eğmeyeceğiz!
8. Herkes kendi işini yapsın, başkasının işini engellemesin! Sinemacının işi bizi, işimizi engellemeyecek bir şekilde çekmektir.
9. Yaşasın proletaryanın devrimci sine-gözü!
( Kinoglaz Eğitim Programı. 1926 S.S.C.B)



HİS MANİFESTOSU (Herkes İçin Sinema)
1. Sinemacılar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde filme çekmişlerdir, oysa önemli olan onu değiştirmektir.
2. Önceki ve sonraki maddelerin aksine, bu madde yazıldığı ve okunduğu anda bitmiştir. Hala yaşanıyor ise, -kayıt edilsin veya edilmesin- herkes film çekiyor olmalıdır.
3. Sinema yapmak amaç değil başlangıçtır. Nihai hedef ise yaşamın sinemaya dönüştürülmesi, sinemacıların yok edilmesi ve herkesin sinema yapabilmesidir. (*)
(*) İş bu manifestonun orijinali buğulu bir ayna üstünde yazılı idi. Manifestonun kaydından sonra buğu yok oldu ve geriye sadece "ayna" kaldı..!
Mayıs 2001

Not
HİS, 2001 yılından beri var. Kendilerinin "yazıları okunarak anlaşılan bir pratik içinde olmadıklarını" söylüyorlar. Zaman içerisinde manifestodan hareket eden ve HİS atölyeleri kuran gruplar olduğu biliniyor. "HİS yazıları" manifestodan hareketle ele alınırsa daha bütünlüklü olacağı için manifestoyu da buraya aldık.




YENİ DALGA

1950 sonrasının Fransa'sında ortaya çıkmış bir sinema akımıdır. Fransız Yeni Dalga akımı 2. Dünya savaşı sonrası varolan Fransız film yapım kurumuna karşı tepki olarak doğmuştur. "İlk olarak kişilerin filmleri, aynı bir romancının kitap yazması veya bestecinin bir müzik parçasını yaratması gibi yorumlamaları gerektiğine inanmışlardır." İkinci olarak klasik HOLLYWOOD film yapımından farklı olarak yeni bir sinema dilinin bulunması gerektiğine inanmışlardır.

Savaş sonrası sarsıntıları aza indirgemek için hükümet destekli filmlerin yapımı CNC'nin (Contre National Cinematographie) 1946 Ekiminde kurulması, yabancı ortak yapımlı filmlerin yapımı (Savaş bitti, Çılgın Pierrot, Ve Tanrı Kadını yarattı.) Fransız sinemasını yeniden canlandırdı. Bu gelişmelerin etkisi ile 1960ların başlarında Fransız Yeni Dalga film endüstrisinin kalbi ve ruhu haline geldi. Bu akımın yönetmenleri esinlenmelerini olağanüstü bir Paris kurumu olan SİNEMATEK FRANSA Ôda buldukları sinema tarihinden aldılar.

Yeni Dalga yönetmenleri HOLLYWOOD«un yüzeyselliğinden kaçmışlardır. Roberto Rossellini'yi örnek alarak Paris«in sokaklarına çıkmışlardır. Sokaklarda doğal ışıklar kullanmışlardır. "Yeni dalga yönetmenleri sonsuz kurgulama olanakları, kamera çalışması, ses ve mizansenle oynamayı sevmişlerdir. Aynı zamanda sevilen filmlerden alıntılar yapılmıştır. Yeni Dalga klasik HOLLYWOOD öykülemesinden farklı bir stilde hikayeler yaratır. Öyküleyici sahneler birbirini anlamlı bir biçimde izlemez. Seyirci hiçbir zaman ne olacağını bilemez. Komik bir sahne bir cinayetle tamamlanabilir. Kurgulama can alıcıdır. Yeni Dalga filmleri çok az net kapanışa ererler, sadece biterler. Tipik yeni dalga öykülemesinde kişi ile toplum arasında çok az ilişki olduğu gibi karakterler hiçbir aile ya da politika bağı olmayan öğrencilerdir."(Biryıldız, 90-91)

Bu akımı temsil eden belli başlı yönetmenler
ALAİN RESNAİS (Nuit et Marienbad/Geçen yıl Marienbad)
FRANÇOİS TRUFFAUT (400 darbe)
JEAN LOC GODARD





ÖZGÜR SİNEMA

1956da LİNDSAY ANDERSON, KAREL REİSZ ve TONY RİCHARDSON tarafından yönlendirilen, Anderson ve Reisz«ineditörü oldukları SEQUENCE dergisinde düşüncelerini yayımladıkları İngiliz belge hareketidir. Politik atmosfere de yansıyan bu akım yeni solun başlamasıyla ticari İngiliz sinemasını da etkilemiştir. Çalışan sınıfın problemleri ve sosyal içerikli konularıyla İngiliz Sinema Enstitüsü (BFIY) tarafından destek gören bu akımın yönetmenleri ilk yapıtları olarak belgesellerle başarı kazanmıştır. Ardından konulu filmlere geçilmiştir.

Akımı temsil eden başlıca yönetmenler ve filmleri
LİNDSAY ANDERSON (This Sporting life
TONY RICHARDSON (Angry young men /Öfkeli gençler)
KAREL REİSZ (Saturday nigth and Sunday morning / Sevişme Günleri)





YENİ GERÇEKÇİLİK

1945 sonrası İtalya«da doğmuş olan bu akımda sinema yeni bir boyut kazanmış, JEAN RENOİR'la birlikte "ŞİİRSEL REALİZM" tarzını benimseyen filmler yapılmaya başlanıyor. Akıma göre "Genel erkek ve kadına yönelmelidir. Gerçek hayat oluşumlarında kapıların dışında çekimler yapılmalı; adeta bir belgeselle aynı tarzda olmalıdır." (Biryıldız, 66)

Yeni Gerçekçi yönetmenler kamerayı sokağa taşıyarak anti-stüdyo görüşünü oluşturdular. HOLLYWOOD ışıklandırmasını göz ardı ederek yerleşim yerinde doğal ışığı kullandılar. Melodramlar bir kenara bırakılarak savaştan sonra zarar görmüş ülkelerin sokaklarına yöneldiler.Kamera ile en iyi şekilde eldeki anın gerçeğini yakalamaya çalışırlarken aktör ve aktrisler de "DOĞAÇLAMA" yolunu seçtiler. "ÇERÇEVELEME VE KAMERA HAREKETİ" 1930lara doğru yerini esnek ve serbest kamera hareketlerine bıraktı.

Yerleşimdeki doğal sesleri kayıt etmek imkansız olduğundan diyalog, müzik ve sesler sonradan ekleniyordu. Öykü bırakılarak hayatın acı tecrübesine yakınlık kural haline geldi. Hikaye örgüsü olmaksızın bir olay olduğu gibi görüntüleniyordu. Fakirlik, işsizlik, savaş sonrası ekonomik kaos ve belirsizlik filmlerin başlıca öğeleriydi. Filmlerde son yoktu ve gelecek belirsizdi. İtalya'nın o günkü tarihsel koşulları nedeniyle insanların içine düştükleri trajedi ve boşluk filmlerde yaratılan boşluğun getirdiği acı ve belirsizliğe yansıtılmıştır.

Bu akımın belli başlı yönetmen ve filmleri
LUCHİNO VİSCONTİ (The Postman always rings twice /Postacı kapıyı iki kere çalar.)
(Terra Trema /Yer sarsılıyor.)
(Rocco ei Suoi Fratelli /Rocco kardeşler)
ROBERTO ROSSELLİNİ (Roma açık şehir)
(Hemşeri)
(Germania anna Zero /Almanya sıfır yılı)
VİTTORİA DE SİCA (Sciuscia /Boyacı ya da Kaldırım Çocukları)
(Ladri Biciclette /Bisiklet Hırsızları)





YENİ SİNEMA

Yeni Sinema akımı 1960larda Brezilyada yayılmaya başladı. Amacı yabancı etkilerden uzak olarak kendi film kültürlerini oluşturmaktı. NELSON PEREİRA DOS SANTOS, GLAUBER ROCHA VE RUY GUERRA gibi yönetmenlerin bayrak taşıyıcılığını yaptığı "Yeni Sinema" akımı kendi ülkelerindeki ve dünyadaki sinema izleyicilerine, toplumsal adaletsizliğin egemen olduğu bir ülkenin gerçeklerini, bazen bir belgeselin gerçekliğiyle bazen de Brezilya kültürünün izlerini taşıyan simgeleri kullanarak gözler önüne sermektedir. Yeni Sinema elemanları yaptıkları filmlerde, anlatımdaki özgürlükleri ve yapımdaki bağımsızlıkları açısından örnek gösterebilecek bir akımdır. 1967 sonrasında dünyadaki gelişmeler siyasal, sosyal ve ekonomik alandaki bunalımlar Yeni Sinemacılara büyük bir darbe vurdu. Toplumsal içerikli konulardan uzaklaşılarak renkli karnaval ve eğlence havalarına ilişik konular yer aldı yeni filmlerde. Açlığın, tutkunun ve şiddetin sineması olan Yeni Sinema böylelikle yeni bir boyut kazandı ve gerçek amacından uzaklaştı.

Bu akımın temsilcileri
GLAUBER ROCHA (TERRA EM TRANSE /Kendinden geçmiş ülke)
ANTONİA DES MORTES (Borrauanto /Fırtına)
RUY GUERRA (Os café jestes /Arzu plajı)





DENEYSEL SİNEMA

Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlüğü Deneysel Film için "Sinemada alışılmışın dışında yenilikler deneyen film çeşiti " tanımını veriyor. (Özön, 1981:78) Kantz ise Deneysel Sinemayı açıklarken özgün ve gelenekselden ayrı çalışmalar yapan kişileri kapsar demektedir.

Sabri Kaliç ise Deneysel Sinema adlı yapıtında her yenilik getirmiş film Deneysel filmdir diye açıklar. Deneysel Sinema hakkında tanımlar birebir yapılanı açıklamaya yeterli olmadığı gibi; bu çalışmaları da adlandırırken bir karışıklık söz konusudur. Kaliç Deneysel Sinemayı adlandırmak için; underground (yeraltı) sinema, Avant Garde (öncü) Sinema, Independent (Bağımsız) Sinema ve Expeirimental (Deneysel) Sinema gibi terimler kullanılmaktadır. Deneysel filmleri tanımlamanın en iyi yolu onların "Tanım kabul etmez "oldukları gerçeğini görmektedir.

Deneysel film çekimlerinden örnekler
TONY CONRAD (Flicker / Kırpışma, 1966)
ANDY WARHOL (Sleep / Uyku, 1963)
LOUİS DELLUC (Fievre)
LOUİS BUNUEL (Un chien andolou /Endülüs köpeği)
VİKİNG EGGELİNG (Diagrol symphanien /Çapraz Senfoni)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sinemada Akımlar
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
depthofmirrors.rforum.biz :: Kültür&Sanat :: Sinema-
Buraya geçin: