depthofmirrors.rforum.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Müzik Felsefe ve Sanat Platformu
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 SÜRREALİZM

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ARCANA

ARCANA


Kadın Mesaj Sayısı : 139
Kayıt tarihi : 23/07/08

SÜRREALİZM Empty
MesajKonu: SÜRREALİZM   SÜRREALİZM I_icon_minitimeSalı Haz. 16, 2009 6:27 am

Sürrealizm (Gerçeküstücülük), 20. yy.’ın başlarında Avrupa’da ortaya çıkan bir sanat akımıdır. Şair ve ressamlar I. Dünya Savaşı’nın yol açtığı yıkım karşısında, dehşete kapılmış, akılcı tutuma karşı tavır alarak, bilinç dışının düşsel dünyasına yönelmeye başlamışlardı. 1924’te yayımladıkları Gerçeküstücülük Bildirgesi’nde düşüncenin aklın denetimi olmadan ve ahlâk gibi engelleri hiçe sayarak, ortaya konmasını savundular. Yapıtlarında nesneleri alışılmamış biçimlerde betimleyen Gerçeküstücü sanatçılar, çoğunlukla düşlerin gizli dünyasını dile getirmeye çalıştılar. Bazen de nesneleri kendi doğal ortamlarından çıkartarak şaşırtıcı, düşsel bir ortama taşıdılar.


Gerçeküstücülük Akımı’nın Belçika’daki en önemli temsilcisi olan René Magritte (1898-1967) akıl ile akıl dışı arasındaki çizgiyi yok eden resimler yaptı. Bacakları kadın, üstü balık bir denizkızı; kartal tepeli bir buzul, eğik Pizza Kulesi’ni destekleyen bir kuş tüyü çarpıcı tablolarında yer alan ilgi çekici görüntülerdendir. 1920’den başlayarak, Gerçeküstücülerle ilişki kuran İspanyol ressamı Ruan Miro (1893-1983) beklenmedik biçimler ve renkler kullandı. Resimlerinde yer alan kadın, kuş, yıldız gibi kendine özgü biçimlerdeki motiflerle düşsel görüntüler yarattı. Bu büyülü motiflerle çocuksu bir dünya kurdu. Gerçeküstücülük Akımı’yla neredeyse özdeşleşen, Salvador Dali’nin (1904-1989) anılarından ve düşlerinden esinlenerek yaptığı resimlerinde eriyip akan saatler, gövdesinde çekmeceler taşıyan insanlar, boşlukta uçan eşyalar yer alır.


Salvador Dali'nin bir tablosu


Sürrealizmi Türkçe'ye "gerçeküstü akımı" ola­rak çevirebiliriz. Bu akım, Empresyonizm, Kübizm, Fovizm gibi teknik plânda devrimler çerçevesine uyan ekollere doğrudan doğruya "duygu" sistemine önem veren, onunla var olan bir hareket kimliğine bü­rünüyor.


"Duygu" kelimesini, geniş anlamını belirtmek için tırnak içine aldık. Sürrealizm konusunda "duy­gu" dan söz açılırsa rüyaları, hayalleri, bilinçaltı dün­yamızın garip, anormal, mantıksız itişlerini, seksüel kompleksleri, ruh derinliklerinden kopup türlü şe­killerde kendini gösteren, çoğu boşuna çabaları, ben­liğimizin dışarıya verilmemiş, gösterilmemiş gizli, ka­palı yönlerini anlamak gerektir.


Bu bakımdan Sürrealizmi, Sigmund Freud’un "psikanaliz" konusundaki araştırmalarının, vardığı sonuçların sanat plânında gösterisi olarak kabul ede­biliriz.


Sürrealistler, insanlığın kuruluşundan beri mad­di dünyaya paralel olarak gelişen ve çok kere bu dünyayı yenen gizli duyguları, inançları, mitolojinin, sihirbazlığın, gizli bilimlerin, efsanelerin, korkunç hayal dünyasının resim plânında temsilcileri oldular.


1920 de "Sürrealizmin Manifesto" sunu yayımlayan şair ve yazar Andre Breton bu akımı şöy­le vasıflandırıyor: "Bana kalırsa en kuvvetli Sürrea­list imaj -resim, görünüş, olay v.s. en ileri aykırılık, karşıtlık derecesine yükselmiş olanıdır. Sürrealist eser aykırılıklarla, zıtlıklarla, gerçekle her türlü bağı kesmiş, yitirmiş olarak kendini gösterir. Sürrealizm hayal dünyasının tercümesidir, o hayal dünyası ki içindeki gerçekçi elemanlar soyut, soyut elemanlarda gerçek olabilir. Sürrealizm'de gerçeğin normal açısı büsbütün kapanmıştır."

Amaç bu sözlerden iyice anlaşılıyor: Sürrealizm gerçekle bütün bağlarını kesmiş, ruh derinliklerine inerek fizik üstü dünyamıza ulaşmıştır.



Hepimiz rüya görürüz. Bu rüyalarda, Breton'un işaret ettiği gibi normal olaylar, normal objeler, imajlar bulunabilir. Ama bunlar öylesine mantıksız, öylesine anormal olarak birbirlerine bağlanmıştır ki rüya bizi, alıştığımız dünyanın çok ötesine, "fantas­tik" bir hava içine sokar. Zaten, rüyanın çekiciliği, bazı rüyaların etki kudreti onların bu fizik üstü kim­liklerinden ötürü değil midir?

1. Çağrışım metodu :Freud'dan ilham alan edebiyat sanatçıları, insanın şuur altını öğrenebilmek için, onu, hipnotik uykuya salmak suretiy­le, şuurunun altındaki gizli duyumlarının şuur alanına çağrışı­mım yapmışlardır. Daha açık anlatımla, ona rüya gördürmüş­ler ve gördüklerini uykulu bir durumdayken söyletmişlerdir. Bu şuur altından elde edilenleri, o kişinin uyanıkken yazdığı otomatik metinlerle karşılaştırma yapmışlardır. «Hiptonizma tecrübesi, alt şuur bakında basit bir ankettir.»
2. Otomatik metin elde etme :Zihnin kendi üzerine dönmemesini sağlamak, iç-dış et­kilerden tamamıyla sıyrılacak bir yerde bulunmak ve utan­ma, sıkılma gibi insanın duyumlarının yönünü değiştirecek baskılardan korkmamak şartiyle kalemin ucuna gelenleri (nok­talama işaretleri gibi fikir ve duyguyu kesen, bölen nesneleri bile kullanmadan) kâğıt üzerine geçirmeye otomatik metin el­de etmek diyoruz. Bunu hipnotik uykuya salınacak insanın ken­di kendine yapması gerektir. Bunu yaparken insan, kendini o derece çevresinden ve aklından ayrıcak ki, ahret korkusu bile içinden kaçmış bulunacak, bir ölümün hürriyetiyle metni mey­dana getirecektir.

Şiir ya da nesir yazarken bile bu şekilde davranmak, sür­realizmin baş tavsiyesidir. Sürrealist sanatçıya göre, bu iki metodla elde edilen so­nuç, gerçek insanı ortaya koymaktadır. Bu bakımdan bir kim­senin sevaplarının yanma günahlarının; ahlâka uygun, san­dığımız davranışlarının yanında ahlâk dışı davranışlarının da bir edebî eserde yer alması icabeder.

Sürrealizmin bu çekici tutumu yanında, insanın, bir hay­van serbestliği ve utanmazlığı içinde yaşamasına imkân bu­lunmaması, yapmacık da olsa insanın bazı noktalarda duygu­larını ve davranışlarını frenlemesi gerektiği; aksi halde insa­nın öteki yaratıklar karşısında kazanmış olduğu değer hüküm­lerinin ortadan kalkacağı önemli birer gerçektir. Bu yönden sürrealizm tenkide uğramıştır.Sürrealistler şiiri bir akıl ve irade işi saymıyorlar. Şiiri içimizin derinliklerinde gizlenmiş, tesadüflerle dışarıya çıkan birtakım duygu ve düşünce parıltılarının sertleşmiş şekli ola­rak kabul ediyorlar.1924 yılından başlayarak tutunmaya çalışan sürrealizm, metodunun ağırlığı dolayısiyle yaygın bir durum kazanama­mıştır. Fakat bütün sanatlar içinde birçok sırlan ortaya koy­ması bakımından, ötekilerine ışık tutmuştur.

Resimde Sürrealizmin ilk sergilerinde dikkati en çok çe­ken ressam Salvador Dali idi. Dali garip bir dünyanın sisli olaylarını, objelerini, yaratıklarını her türlü man­tık düzeninden uzak, tablolarında canlandırıyordu. Kadın vücutlarından çekmeler çıkıyordu. Bunlar, ka­dınla dolap arası acayip yaratıklardı. Çöl manzara­ları içinde zürafalar yanıyor, çıplak kadın, erkek vücutları türlü deformasyonlar -değiştirmelerle- kamburlaşıyor, çolaklaşıyor, yada ancak desteklerle ayakta durabiliyordu. Ağaç dallarına çamaşır gibi yu­muşamış salkım salkım saatler asılıyordu. Sahillerde, kayalıklar arasında dikiş makineleri yerleşmiş, de­korla bir türlü bağdaşamıyorlardı. Dali yan yana ge­lince en uygunsuz görünen, en bağdaşamayan eşyayı umulmadık tertiplerle bağdaştırıyor, hayal kapılarını ardına kadar açıyordu.


Gerçekten bu kadar uzak bir estetiğin gerçekle ilgisiz bir teknik kullanması beklenebilirdi. Oysa tam aksine olmuştu. Sürrealistler yüzde yüz gerçekçiliği, klasik geleneklere bağlı bir gerçekçiliği seçmişlerdi. Bunun derin bir sebebi vardı: resmedilen biçimlerin tanınması gerekti. Soyut bir teknik kullanılsa idi o garip yaratıklar, o garip, anormal bağdaşmalar na­sıl başarılacaktı? Dali'nin ve öteki Sürrealistlerin inceden inceye işlenmiş bir teknikleri vardı ve bu işçilik bulutları, denizi, dağları, taşları, insan vücutlarını değme realistlerden daha sadık bir titizlikle taklit ediyordu. Ama bu taklitçi, bu gerçekçi teknik Sürrealist tablolarda hiç de klâsik sanatın gerçek­çiliğini hatırlatmıyordu. Çünkü resmedilen objeler, yaratıklar, manzara ve konular o derece garip, anor­mal tertipler içinde idiler ki, tabloya bakan seyirci otomatik olarak bir rüya ve hülya ülkesine dalmış bu­lunuyordu.


Sürrealizm yalnız resim plânında değil, belki da­ha da kuvvetle edebiyat alanında da uzun zaman hü­küm sürdü. O kadar ki bugün sürrealist eğilimin öldüğü gününü geç, devrini kapattığı söylenemez. Bir bakıma her sanat, az da olsa, sürrealizm'den, yani fizik üstü dünyadan, hayal ve rüyadan pay almaz mı?

Sürrealist ressamlar

Salvador Dali (1904) - Yves Tangy (1900) - Rene Magritte (1898) - Max Ernest (1891) - Georgio de Chirico (1888) - Andre Masson (1896) - Joan Miro (1893) -Man Ray (1890).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
SÜRREALİZM
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
depthofmirrors.rforum.biz :: Kültür&Sanat :: Resim-
Buraya geçin: